Sen sana misafir gelsen, memnun döner miydin evine? Karşılanışın
nasıl olurdu? Yeterince değer gördüğünü hissettirir miydi, ev sahibin? Ya
evdeki yaşam alanların, evde yaşayanlar? Yüzlerdeki gülümseyiş ne kadar gerçek
gelirdi sana? Söyle bana, sen sana misafir gelsen, kalmak ister miydin?
Bunu iyi düşün, çünkü cevabın
hayırsa, teki biri bile hayırsa başarısızsın. Hem de yaşamda neleri elde etmiş
olursan ol. Kimlerle ne yaşıyor olursan ol.
Peki diyelim fark ettin memnun
olmadığını, neler yapardın? Bir iç çekişle kabul mü ederdin, kaderini?
Değiştiremeyeceğin şeylerin neler olduğunu belirleyip olanlara takılmayarak,
değiştireceklerini hesaplar mıydın? Söyle nereden başlardın? Unutma başlamak
işin yarısı. Şimdi kapat gözlerini ve düşün, neleri değiştirmeye üşendiğini,
nelerden korktuğunu düşün. Korkmak; topu topu bir çığlık atmak. Bir çığlıkla
karanlığı yırtmak. Korkmak, özgürlüğün
kelepçesi.
Belki de yaparsın. Bu ölüm kalım
meselesi değil, bu belki mutlu olmak meselesi. Sen yeter ki karar ver, o zaman
her şey senin arkanda. Nereden mi biliyorum, çünkü defalarca yaptım. Defalarca
insanların tembellikten imkansız dediklerini yaptım. Evet belki zordu, hatta
çok zordu ama hala ben bensem, hala umudum varsa, hala tek başıma kalabilmeyi
göze alıyorsam, kendime misafir olduğumda pişman olmamak için. Kendimde,
derinlerimde, huzuru ve mutluluğu hissetmek için, hem de kimseye muhtaç
olmadan.
Eğer sen sana misafir olduğunda
mutlu olmayı başarırsan, en sevdiğin misafirlere de dinlenme şansı verebilirsin
ve onlara ev olabilirsin.